Yaşam tarzı

Yeme – İçme Kültürü / Bir Hikaye: Kariyer Değiştiren Akşam Yemeği…

 

Şirkette son bir haftadır pek de anlam veremediği bir telaş vardı. CEO Gökhan Bey, Finans, Pazarlama, Operasyon ve Stratejiden sorumlu GMY lerle birlikte uzun saatler süren toplantılar yapıyordu. Bu pek de alışılmış bir şey değildi. Gerçi Kadir de bu şirkette, Pazarlama Bölümünde çalışmaya başlayalı henüz 6 ay olmuştu. İş hayatında yaz stajları dışında fazla bir deneyimi yoktu. Koç Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni Mayıs ayında dereceyle bitirmişti. Böyle seçkin bir üniversiteye üniversite sınavlarındaki başarısıyla yüzde yüz burslu olarak girmişti. Yoksa orta halli, memur babasının böyle bir üniversitenin ücretini ödemesi mümkün değildi. Bu şirkete de Üniversite Dekanın tavsiyesiyle başvurmuştu. İşe alım sürecinin bu kadar da uzun ve zor olacağını tahmin etmemişti. Ama ne de olsa Türkiye’nin en büyük şirketleri içinde yer alan, herkesin çalışmak için can attığı uluslararası bir şirketti. 

Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Kadir’i odasına çağırdı;

– Kadir, yarın  David geliyor, Yönetim Kurulu toplantısı var. Gündüz biz toplantı yapacağız, akşama da birlikte yemek yiyeceğiz. Yemeğe sen de gelirsin. Sekreterden yerini saatini öğrenirsin. 

– Peki Jale Hanım. Herhangi bir hazırlık yapmam gerekir mi?

– Yok dedi gülümseyerek, sadece kendini getir yeter… 

Kadir bir taraftan neden kendisinin yemeğe davet edildiğini düşünerek bulmaya çalışıyor diğer taraftan da sevincinden içi içine sığmıyordu. Hemen sekreterin yanına koştu;

– Merhaba Leyla, nasılsın? Yarın David’le birlikte bir yemek varmış, yeri ve saatini öğrenebilir miyim? Jale Hanım benim de gelmemi istedi de…

– Aa evet, yemek Spago Restaurant’da, saat 20:00’de. 

– Orası neresi? Daha önce hiç duymadım…

– St Regis Oteli’nin üst katında, Nişantaşı’nda…

– Yemeğe kimler katılıyor?

– Yönetim Kurulu ve Avrupa Başkanı David, diğer Yönetim Kurulu üyeleri, CEO ve İcra Kurulu üyeleri…

– Ooo… böyle bir yemeğe beni neden davet ettiler acaba?

– Hiç bir fikrim yok ama sanırım David istemiş…

Bir süre önce Jale Hanım benim şirketin HP (High Potential) çalışanlar listesine girdiğimi söylemişti. Çok mutlu olmuştum. Çünkü bu listeye girmek Şirketin yatırım yapacağı elemanlar arasına girmek demekti. Şimdi de bu akşam yemeği benim için hayatımın fırsatıydı belki… ama nasıl hazırlanmalıyım, bilemedim. Hayatımda ilk defa böyle lüks bir restauranta gidecektim. Hem de tüm Yönetim Kurulu ve üst düzey şirket yöneticileriyle birlikte… şimdiden heyecandan ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. Bana neler sorarlar acaba? Bildiklerimi unutmasam bari…aman Tanrım! Nasıl bir kıyafetle gitmem gerek? Şirkette her gün kravatsız spor şık kıyafet giyiyoruz. Yine böyle bir kıyafet mi giysem? Yoksa kravatlı takım elbise mi? Ya yemekler? Geçen bir arkadaşım anlatmıştı, böyle lüks bir restauranta gitmişler ve menüdeki yemeklerin Türkçesini bile anlamamış.

Kadir yemek saatinden yarım saat önce, iş görüşmeleri için geçen yıl aldığı koyu gri takım elbisesini giymiş, kız arkadaşının hediyesi uğurlu kravatını takmış olarak, Spago Restaurant’a gelmişti. Diğerleri büyük bir olasılıkla kravatsız geleceklerdi ama olsun, kendini böyle kravatlı takım elbiseyle daha iyi hissediyordu. Girişte karşılayan hostese Uptown International Şirketinin yemeği için geldiğini söylediğinde hostes,

– Hımm evet, ilk gelen sizsiniz… masanıza mı geçmek istersiniz yoksa barda mı beklersiniz?

Bir an düşündü;

Barda beklerim ama önceden masayı da görmek isterim. Spago Restaurant nefis bir manzaraya sahipti. 18 kişilik uzun bir masa Boğazın Marmara’ya açılan dinginlik veren deniz manzarasına hakimdi. 

Barda bir bardak su istedi. Bir taraftan heyecanını bastırmaya çalışıyor bir taraftan da böyle güzel bir barda barmenin  mohito, martini önerileri yerine sadece su içerek iyi yaptığını düşünüyordu. Ne de olsa yemekten önce içilen içkinin onu çakırkeyif yapmasını istemiyordu. 

Bir süre sonra kalabalık bir grubun geldiğini fark etti ve girişe yöneldi… evet, CEO Gökhan Bey, Genel Müdür Yardımcıları ve diğer misafirler birlikte gelmişlerdi. CEO Kadir’i tüm YK üyeleriyle tanıştırdı… Oldukça samimi bir ortam vardı, konuşulanlardan anlaşılan Yönetim Kurulu, CEO ve İcra Kurulu’nun bir süredir üzerinde çalıştığı yatırım teklifini onaylamıştı! Kadir’in ilk başta anlam veremediği şakalaşmalar  espriler şimdi anlam kazanmıştı.

Herkes masanın etrafında toplanmış, CEO’nun kimi nereye oturtacağını bekliyordu… Kadir’in tek arzusu yöneticisi Jale Hanım ile yan yana oturarak geceyi hiç olmazsa daha iyi tanıdığı biriyle sohbet ederek geçirmekti. 

David, gençlere önem veren, potansiyeli olanlara gelecek için yatırım yapmaktan kaçınmayan bir yöneticiydi. Onun için her zaman şirketin HP (High Potential) listesine girmiş olan gençleri daha yakından tanımaya çalışırdı. Garson menüleri dağıtırken David yanında oturan Kadir ile sohbete başlamıştı bile…

Kadir, başlangıç olarak Pekin ördekli Çin Böreği ve ana yemek olarak Szechuan Usulü Izgara Ribeye Steak  seçmişti… iyi ki akıl edip önceden Spago Restaurant hakkında araştırma yapmış, menüyü incelemişti. Yoksa ilk defa duyduğu bir çok yemek arasından seçim yapmak çok zordu. Ön çalışma yapmış olmanın keyfini çıkardığı sırada garson kibar bir şekilde David’e sordu;

– Beyefendi “Wine List” e bakmak ister misiniz?

– David, Gökhan baksın, O şaraptan iyi anlar diyerek CEO ya yönlendirdi

Kadir sağ tarafında oturan Gökhan Bey in elindeki Şarap Menüsüne bir göz attı… aman allahım! 10-15 sayfalık büyük boy bir kitapta onlarca şarap… bunların içinden nasıl şarap seçilirdi? Gökhan Bey 8-10 dakika listeyi inceledi. Sommelier yani şarap uzmanı başka bir garson ile cabernet sauvignon, merlot, sangiovese, Toskana, Bordo, Rijoa gibi anlamakta güçlük çektiği sözcükleri işittiği bir diyalog sonunda o gece içilecek şarapları seçti… bugüne kadar Kadir’in şaraba karşı fazla bir ilgisi yoktu. Okul arkadaşlarıyla buluştuklarında, grupta kızlar da varsa tercih ettikleri oluyordu. David ve diğerleri neredeyse ritüelik bir seremoni şeklinde yapılan şarap servisi sonrası uzun süre kadehdeki şarabın rengi, üzümü, bölgesi, burundaki aromaları, tanen seviyesi, gövdesi, damaktaki etkisini konuştular. Ve yine Gökhan Bey’in yemeklere uygun güzel bir seçim yaptığı konusunda birleştiler…Kadir, o an şarap kültürünü geliştirmesi gerektiğine karar verdi… güzel şarabın büyüsüne kapılmadan sadece bir kaç kadeh içerek geceyi devam ettirdi. Böyle bir gecede kontrolünü kaybetmeyi hiç istemezdi… David ve CEO su Gökhan Bey ile yan yana oturmak onun için bulunmaz bir fırsattı ve bunu iyi kullanmak istiyordu…

İki hafta sonra Jale Hanım Kadir’i bir kahve içmek için odasına çağırdı… Şirketin Amerika’daki merkezinde 3 aylık eğitim ve oryantasyon programına katılacaktı… sonra da yeni yapılacak yatırımın yönetim ekibinde yer alacaktı…

 

Join The Discussion