İş hayatı

Gönüllü Yalnızlık

 

Uzun bir yaz tatili sonrasında merhaba… 

Yazımın başlığı ilk anda uzun yaz tatilini açıklıyor hissi  yaratsa da tam olarak öyle değil. Yaz tatilinde  yakın dostum, değerli yazar Dr. Erol Bitiren’in henüz piyasaya çıkmamış olan polisiye romanı Küre Çığlığı ve Ahmet Ümit’in Kayıp Tanrılar Ülkesi okuduğum kitaplar arasındaydı. İyi yazılmış polisiye romanların güzel tarafı sizi de olayın içine alması ve beş yüz – altı yüz sayfayı nasıl çevirdiğinizi anlamamanız, bu sürede sosyal medya ve dijital dünyayla aranıza bir mesafe koymanız… ABD, MIT doktoralı yazar Cal Newport, yine yazın okuduğum kitaplar arasında yer alan Dijital Minimalizm isimli  kitabında “Ekran bağımlılığı ve teknoloji yorgunluğu sarmalından kurtulmak için bir yol haritası” mottosuyla önemli mesajlar veriyor.  Cal Newport’un verdiği Sosyal medya ve yeni teknolojilere bakış açımızı etkileyebilecek bir çok mesajın içerisinde beni en çok etkileyenlerden birisi de “Gönüllü Yalnızlık” kavramı oldu. Bunu Büyükada’da günbatımı esnasında çektiğim bir fotoğrafla da anlamlandırmak istedim.

Bir çok insan bu terimi başkalarından fiziken uzaklaşmak, yalnız olmak için illa kilometrelerce uzakta, kimsenin olmadığı bir kulübeye gitmek olarak algılıyor. Bu hatalı tanım da, pek çok insanın düzenli bir şekilde gerçekleştiremeyeceği bir inziva fikrine yol açıyor. Oysa gönüllü yalnızlık, çevrenizde ne olduğuyla değil, beyninizde  olup bitenle ilgilidir. Dolayısıyla gönüllü yalnızlık, zihninize başka zihinlerden gelen girdilerin olmadığı özel bir durum olarak açıklanmaktadır. Yani kalabalık bir kafede, metroda da gönüllü yalnızlığın keyfini sürebilirsiniz, yeter ki zihninizin sadece kendi düşünceleriyle meşgul olmasına izin verin. Gönüllü yalnızlık, başkalarından gelen bilgilere tepki vermeyi bırakıp, nerede olursanız olun kendi düşünce ve deneyimlerinize odaklanmanızı gerektirir. Gönüllü yalnızlığın sağladığı üç kritik fayda vardır: 1. Yeni fikirler üretmek, 2.Kendini anlamak ve 3. Başkalarına yakın olmak (başkalarından ayrı kalmak deneyimini sakin bir şekilde yaşadığınızda, insani ilişkileriniz size daha da kıymetli gelir).

Diğer taraftan sosyal medya ve akıllı telefonlar gibi yeni teknolojilerin Y ve önceki kuşakların yaşam tarzını büyük ölçüde değiştirdiğini söyleyebiliriz. 

Söz konusu değişiklikler, muazzam ve dönüştürücü olmalarının yanı sıra beklenmedik ve plansızlardı. 2004 yılında sınıf arkadaşlarına bakmak için facebook da hesap açan bir üniversite öğrencisi, yıllar sonra ortalama bir kullanıcının günde yaklaşık 2 saatini sosyal medya ve ona bağlı mesajlaşma platformlarında geçireceğini düşünemezdi. Benzer şekilde, 2007 yılında müzik çalar özelliği için iPhone’un  ilk modellerinden birini satın alan bir kimseye, yaklaşık on yıl sonra saplantılı bir şekilde günde yaklaşık 85 kere telefonuna bakacağı söylenseydi kimse inanmazdı.

Aslında bugün içine gömüldüğümüz dijital dünyayı en başından itibaren kabul etmiş falan değiliz; daha ziyade yuvarlanıp içine düştük.

Bu araçlar, davranışlarımızı ve duygularımızı kontrol etme güçlerini gitgide artırırken, bir yandan da bir şekilde onları sağlıksız bulduğumuz seviyelerde kullanmaya zorluyorlar bizi; üstelik çoğu zaman daha değerli bulduğumuz faaliyetlere ayrılacak vakitten çalma pahasına. “Gönüllü Yalnızlık” da bundan etkilenenlerin en başında… bağımlılık seviyemiz öyle bir hal aldı ki; bir arkadaşımızı beklerken bile hemen telefonumuzda bir şeylere bakmaya başlıyor, hatta arkadaşımız geldiğinde bile “… dur bi dakka şunu yazayım / bakayım” diyerek devam ediyoruz. Her zaman “ acaba bir şeyleri kaçırıyor muyum?” duygusu içinde internete bağlı yaşıyoruz. Bugün artık pek çok sinema salonu, insanların bir filmi telefonlarına bakmadan baştan sona izleyebileceğinden neredeyse ümidini kesmiş durumda…

Dolayısıyla “dikkat endüstrisi” de bu fırsatı kaçırmıyor ve sürekli bizim dikkatimizi çekecek mesaj,  bilgi bombardımanına devam ediyor. Bu durumda çevrimiçi vaktinizi, değer verdiğiniz şeylere faydası dokunan, titizlikle belirleyip optimize ettiğiniz az sayıdaki faaliyete odaklı halde geçirmenizi ve geri kalan her şeye gönül rahatlığıyla sırt çevirmenizi öngören bir teknoloji kullanım felsefesi olan Dijital Minimalizm önem kazanıyor. Bunun için Call Newport, bence uygulaması hiç de kolay olmayan, ama hayatımıza bir kaç tanesini bile taşıdığımızda fark yaratacak, Dijital Temizlik Süreci öneriyor. Bu süreçte; 

    • Zorunlu olmayan teknolojileri hayatınızdan çıkaracağınız otuz günlük bir periyot belirleyin
    • Bu sürede tatmin edici ve anlamlı bulduğunuz faaliyetleri ve davranışları belirleyip yeniden keşfe çıkın
    • Molanın sonunda değer bulduğunuz uygulamaları tekrar hayatınıza sokun. Tekrar hayatınıza soktuğunuz uygulamaları size değer katacak şekilde nasıl uygulayacağınızı belirlemeye çalışın

Tabii ki böylesine zorlu bir sürece girmeden de yapılabilecek bazı pratik uygulamalar var…

* Öncelikle telefon alışkanlıklarınızı saptamak, yani günde kaç defa telefonunuzu elinize aldığınızı, her telefonunuzu elinize aldığınızda kaç dakika ekrana baktığınızı tespit etmek amacıyla, Off Screen , Space gibi uygulamalardan birini telefonunuza indirin. Ben uyguladığımda günde ortalama 17 defa telefonumu elime aldığımı ve her dafasında ortalama 5 dakika ekrana baktığımı öğrendim. 

* Haber takibi için bir kaç yayını takip edin ve bunlara günde 1 kez bakmaya çalışın.

* Facebook ve Instagramda takip edilen kişi sayısının 150 yi aşmaması öneriliyor. Bunun üzerindeki bir sayıda, takip yapmanın zorlaşacağı ve daha fazla zaman alacağı belirtiliyor. Takip ettiğiniz kişi sayılarını gözden geçirin.

* Pocket veya Instapaper gibi ilgilendiğiniz haber ya da makaleyi dosyalayıp sonradan  uygun zamanda okuma imkanı veren uygulamalar var. Böylece zamanınızı daha verimli kullanabilirsiniz. Bu uygulamaları A store dan araştırın, inceleyin, yararlı olacağını düşünüyorsanız indirin.

* Bazı sosyal medya uygulamalarını telefondan silmek ancak bilgisayar ve/veya iPad de kullanmaya devam etmek de bir çözüm… bu sayede uygulamaya ulaşım imkanını kısıtlayarak  verimlilik sağlayabilirsiniz.

* Sohbetin hakkını vermek; bu Cal Newport’un altını çizdiği önemli kavramlardan biri… Güzel sohbetler ilk beş dakika geçtikten sonra başlar… Yüz yüze sohbet imkanı bulduğumuzda karşımızdakini aktif olarak dinlemez, telefonumuza gelen çağrı ve mesajlarla ara ara da olsa ilgilenirsek bu sohbetin hakkını vermemiş oluruz. 

* Mevsimlik boş zaman planı yapmak… maalesef dijital gürültü sayesinde bu boşluğu görmezden gelebiliyoruz… tatilleriniz, gitmek istediğiniz konserler, gezmek istediğiniz sergiler, müzeler… bunları mevsimlik planlarınıza yerleştirin ve uygulamaya çalışın. 

* Yüksek kaliteli boş zaman faaliyetleri geliştirin.  Hobilerinizi canlı tutun, onların üzerlerinin küllenmesine izin vermeyin. Bunların içine neredeyse artık her doktorun önerdiği günde en az 30 dakikalık yürüyüş gibi fiziksel aktiviteler de dahil…  

Göreceksiniz ki kontrolü yeniden ele almak o kadar da zor değilmiş.

* Kaynak: Dijital Minimalizm, Cal Newport, Metropolis Yayıncılık, Ekim 2020 (Üçüncü baskı)

4 Comments

  1. EROL BITIREN 1 Ekim 2021
    • Serdar Çiloğlu 1 Ekim 2021
  2. Kemal Çiloğlu 4 Ekim 2021
    • Serdar Çiloğlu 5 Ekim 2021

Join The Discussion