Güzel bir bahar günüydü. Uzun zamandır Genel Müdür ile ilk defa yemeğe çıkmışlardı… kendisi de bir öğle yemeği yiyelim diye teklif edecekti aslında. Hem sorumlu olduğu, şirketin finans konularıyla ilgili hem de gelecek, kariyer planları hakkında konuşmak istiyordu. Ancak teklif Genel Müdür’den gelmişti… Yakındaki AVM içindeki güzel bir restorana gittiler. Genel Müdür, karşılayan hostese sakin bir masa istediklerini söyledi… Pınar bütün vücudunda birden bir sıcaklık hissetti… Genel Müdür’ün tahmin edemediği bir gündemi mi vardı acaba? Daha önceleri de bu restorana gelmişlerdi ve uygun olan bir masada keyifli yemek yerken şirketin genel durumuyla ilgili de sohbet etmişlerdi… şirketin Finans Direktörüyle Genel Müdürünün birlikte iş yemeğinde sohbet etmeleri son derece doğaldı. Sipariş için gelen garson bayana Pınar, küçük bir salata ve maden suyu istediğini söyledi. Oysa buraya gelirken her zaman çok sevdiği mantarlı risottoyu hayal ediyordu. Ama şimdi “sakin bir masa” filan… farklı bir gündem olabilirdi ve böyle durumlarda yemesi ve hazmı kolay hafif bir şeyler söylemek en güzeliydi. Siparişler geldikten bir süre sonra Genel Müdür;
– Pınar, dört yıldır birlikte çalışıyoruz ve seninle birlikte çalışmaktan çok memnunum… Finans Direktörü olarak çok önemli katkılar yaptın. Ama artık senin şirkete farklı katkılar yapma zamanın geldi…
– (hislerinde yanılmadığını anladı! Kadın olmanın avantajları da vardı…) Afedersiniz, bu ne demek şimdi anlamadım. Benim mesleğim, uzmanlığım finans ve şirkette bu alandaki en yüksek pozisyondayım. Bundan sonra benim için hedef, kusura bakmayın ama, sizin pozisyonunuz, Genel Müdürlük olur.
– Ah… evet, bunları daha önce de sohbet olarak konuşmuştuk ama şimdi durum biraz farklı. Biliyorsun altı tane üretim yapan fabrikamız ve bu fabrikaları yöneten Fabrika Genel Müdürleri var.
– Evet, n’olmuş?
– İstanbul yakınındaki fabrikanın Genel Müdürü ayrılmak istediğini bildirdi. Kendisi kafe – bar tarzı bir iş kuracakmış ama ne kadar doğru bilemiyorum. Başka bir şirkete profesyonel yönetici olarak da geçiyor olabilir.
– Aaa… hiç tahmin etmiyordum, üzüldüm. iyi bir arkadaştı.
– Evet, ama o dönem kapandı artık… Onun yerine ben seni düşündüm.
– Neee? Beni mi? Fabrikaya… bu kadar finans kariyerinden sonra…
– Evet. Böyle bir finans kariyerinin üzerine fabrika / üretim deneyimi çok iyi olur. Genel Müdürlük için de kuvvetli bir aday olursun!
– Ben şimdi de kendimi kuvvetli aday olarak görüyorum. Böyle bir üretim deneyiminin gerekli olduğunu düşünmüyorum. Hem fabrikada çalışanların neredeyse tamamı erkek… benim orada nasıl başarılı olabileceğimi düşünüyorsunuz ki?
Pınar salatasını bile bitirememişti… Hiç beklemediği bir görev değişikliğiyle karşı karşıya kalmıştı. Düşünmek için süre istedi, ailesiyle de konuşacaktı…
Görevi kabul etmemesi hoş karşılanmazdı… Şirket kültüründe böyle durumlarda anlaşarak istifa edilmesi genellikle uygulanan bir yoldu. Fakat ekonomik ortam yeni iş olanakları bakımından hiç cesaret vermiyordu. Hele üst düzey yöneticiler için alternatif yaratmak çok zordu. Bunlara ek olarak çocukların okul masraflarını da düşününce Pınar kendisini boğuluyor gibi hissetti…
Genel Müdürün aklına Pınar’ın son söylediği cümle; “…Hem fabrikada çalışanların neredeyse tamamı erkek… benim orada nasıl başarılı olabileceğimi düşünüyorsunuz ki?” takılmıştı…
Pınar, eşiyle ve her zaman önemli kararları birlikte aldıkları anne ve babasıyla gelişmeleri değerlendirdi. Yine mantık galip gelmişti. Pınar yeni görevi kabul edecekti ve hayatında kurmuş olduğu dengeli yaşantı devam edecekti. Ailesi her zaman olduğu gibi Pınar’ı destekliyordu. Bu kararı vermiş olmanın huzuruyla başını yastığına koydu. Fakat o da ne! Genel Müdürle görüşmesinde söylediği son cümle aklına gelmişti; “…Hem fabrikada çalışanların neredeyse tamamı erkek… benim orada nasıl başarılı olabileceğimi düşünüyorsunuz ki?” Aman Allahım! Ben nasıl bir söz söylemişim? Ya Genel Müdür benim bu görevde erkek egemen bir ortamda çalışmaktan korktuğumu ve başarısız olacağımı düşünürse… Oysa benim hiç böyle bir korkum, ön yargım yoktur. Bir an kariyer hedeflerimde olmayan bir görev karşısında göstermiş olduğum, doğrusu bana hiç yakışmayan, bir tepkiydi bu…
Pınar, ertesi gün Genel Müdürle görüşmek için sabırsızlanıyordu… hem kararını bildirmek hem de aklına takılan son cümleyi bir an önce düzeltmek istiyordu. Genel Müdür Pınar’ın ofisine kapıdan uğradı ve saat 18:00’de bir kahve içip sohbet etmek üzere anlaştılar. Zaman geçmek bilmiyordu… aslında neden bu kadar endişeleniyordu ki? Bir görev teklif edilmiş, o da düşündükten sonra size bildireyim demişti ve şimdi de kabul ettiğini söyleyecekti. Üst düzey yönetim süreçlerinde böyle konular bu şekilde ilerlerdi. Ama ama… söylediği söz;
“…Hem fabrikada çalışanların neredeyse tamamı erkek… benim orada nasıl başarılı olabileceğimi düşünüyorsunuz ki?” ifadesi bu endişeye neden oluyordu. Haksız da değildi. Görüşmeye Genel Müdür, Pınar’ın kararını söylemesini beklemeden, bu sözünü hatırlatarak başladı… Şirkette erkek egemen bir iklim olduğundan, fabrikalarda bunun daha da yoğun hissedildiğinden söz etti. Kendisinin kadınların daha aktif görevler almalarını desteklediğini ve bunun için elinden geleni yaptığını söyledi. Hatta erkeklerde genellikle önyargılar olduğunu;
– kadınlar her işi yapamaz
– kadınlara çok sorumluluk verirsek başarılı olamazlar çünkü evle de (çoluk, çocuk vs) ilgileniyorlar
– işyerinde erkek arkadaşlarla mutluyuz, güzel bir grubumuz var, muhabbetimiz var… buraya kadın olmaz görüşlerinin sık karşılaştığı direnç noktaları olduğunu anlattı…
Pınar konunun nereye geleceğini hissetti… daha önce söylemiş olduğu sözlerin yarattığı pişmanlık duygusu içinde yutkundu, ağzı kurumuş, nefes alması hızlanmıştı… ama daha çok da Genel Müdürün söylediği, kadınlara yönelik erkeklerde var olan ön yargılar onu hırslandırmıştı…
Genel Müdür;
– Pınar, bütün bunları değerlendirdikten sonra, senin ilk tepkini de düşündüğümde, belki en doğrusu bu görevi sana hiç teklif etmemiş olmak…
Pınar’ın yerine başka biri olsa böyle bir durumda sevinir, yıllardır alıştığı görevine devam edeceği için havalara uçardı… ama Pınar bir an içinin boşaldığını, dizlerinin bağının çözüldüğünü hissetti. Yıllardır kadınların iş hayatında daha fazla varlık göstermesini savunur, 2018’de yapılan Hane Halkı İşgücü Araştırması’na göre hizmet sektöründe kadın çalışanların oranı %56 iken sanayi sektöründe %15 gibi düşük bir oran olmasını kıyasıya eleştirirdi… bir anda arkasında onu destekleyen onlarca yüzlerce kadın olduğu duygusuna kapıldı.
– hayır hayır böyle düşünmeyin lütfen… ben bu teklifinizi düşündüm, hem iş sonuçları bakımından hem de şirkette yaratmak istediğiniz cinsiyet ayırımı olmayan bir organizasyon iklimi bakımından başarılı olacağıma inanıyorum ve bu görevi istiyorum. Bu konuda ailemin de kuvvetli desteğini aldım. Kısa bir sessizlik sonrasında;
– tamam Pınar… senin bu kararlılığın benim de içimi ferahlattı. Her türlü desteğim senin yanında olacak…
Aradan geçen altı ay içinde Pınar yeni görevinde çok sıkıntı çekti. Kadın yönetici olmasından dolayı tahmin ettiklerinin ötesinde dirençle karşılaştı. Kimi gün onlarla bir erkek gibi maç sohbeti yaptı kimi gün ise onların çocuklarının sağlık sorunlarıyla ilgilenerek şefkatini gösterdi… ama hiç bir zaman “erkek gibi kadın” rolünü benimsemedi. Zaman içinde erkek çalışanların kişisel hijyenlerine dikkat ederek toplantılara daha özenli gelmeye başladıklarını fark etti. Tüm mavi yakalı çalışanların eşleri ve çocuklarının katıldığı piknik vb aktivitelerde çalışanlardaki olumlu gelişmenin aile ilişkilerine de olumlu yansıdığını gördü… doğru yolda gidiyordu… iş sonuçları da onu destekliyordu.
Aylık Üretim Değerlendirme Toplantısı sırasında, kendisine en sert direnci gösteren Şevki Usta;
– Pınar Hanım, bir fikrim var dedi… neden makinelerde çalışan ekiplerde hep erkekler çalışıyor? Kadın çalışan da alsak ya…
Pınar’ın bir anda gözleri doldu, sevinçten boğazı düğümlendi, bir şey söyleyemedi…mutluluktan ayakları yerden kesilmişti, makine başında kadın – erkek birlikte çalışanları hayal ediyordu…
Yılların profesyoneline hiç yakışmayacak bir tepki olmuş Pınar’ınki. Ne yazık ki de aslında O’nun da bilinç altına işlenmiş bir cinsiyet ayrımcılığı yüzeye çıkartıvermiş kendini. Özellikle bir hanımın, erkek iş arkadaşlarının çoğunlukta olduğu bir ortamda kadının başarılı olmakta zorlanacağını ima etmesi, Onun bile kadının zayıflığına inanıyor olması demek. Oldu olacak, daha da çocukça bahaneler üretseymiş. Oysa ki; salt fizik gücü gerektiren işler hariç (onda bile kadınların dayanıklılıkları ile durumu eşitleyebileceklerini düşünüyorum) hiç bir ortamda bir cins diğerinden daha az beceri sahibi değildir. Nokta…
Güzel analiz ve yorum için teşekkürler. Kariyer hırsları ve yüksek başarma arzusu bazan hiç öngörülemeyen tepkilere neden olabiliyor.