İş hayatı

Yüksek Enflasyon Ortamında Çalışmak…

Bugünlerde “son 20 yılın en yüksek enflasyonu” gibi tanımlamaları sıkça duymaya başladık. Yani yüksek enflasyon maalesef yeniden hayatımıza girdi… 

Grafikte de görüldüğü gibi 2021’de  aylar itibariyle yıllık enflasyon %18-20 aralığında seyrediyordu. Ancak, genel kabul görmüş iktisat teorilerine rağmen, hükümetin aldığı  düşük faiz politikası kararıyla  döviz kurları hızla yükseldi ve buna bağlı olarak enflasyon Şubat ayında %54.4 seviyesine geldi. Hükümetin, ekonomik dengelerin altüst olmasına neden olan ekonomik kararlarında ısrar ediyor olması ve Rusya – Ukrayna savaşının etkileriyle enflasyon artışının henüz zirveye ulaşmadığı, ulaştıktan sonra da eski seviyelerine inmesinin yıllar alacağı öngörülüyor… yani önümüzde yüksek enflasyonlu yıllar var ve bizler işlerimizi, çalıştığımız şirketleri, aile bütçemizi, yatırımlarımızı bu şartlara göre yönetmek durumundayız.

Çalışma hayatıma başladığım 1982 Yılında enflasyon oranı %21.9 idi. 1988 yılında %75.2, 1994 yılında ise %125.5 seviyesine kadar yükseldi. Tabii bu rakamlar yıl ortalaması… bazı aylar çift haneli artış oranları yaşadığımız da oldu. 

2001 Yılı ekonomik krizinin yaşanmasından sonra 13 Mart 2001 tarihinde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ABD’de çalışmalarını sürdüren Kemal Derviş’i Türkiye’ye davet etti… Kemal Derviş  “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” nı hazırlayarak hayata geçirilmesine uygun ortamı hazırladı. Programın sonraki hükümetler tarafından da uygulanmaya devam edilmesiyle 2001’de %68.5 olan enflasyon yıllar içinde tek haneli rakamlara hatta 2010 yılında %6.4 seviyelerine kadar düştü. Hatta 2005 yılında bir dönem yüksek ve kronik enflasyon, yüksek faiz ve ekonomik istikrarsızlıkların etkisinde kalan Türk lirasına itibar kazandırmak için  6 sıfır atıldı. Ancak bugün ne yazık ki tekrar eski döngüye girmiş görünüyoruz…

Yüksek enflasyon, bugünkü koşullarda fiyatların her ay ortalama  %5 ile %7 civarında artıyor olması demektir. Sektörlere ve ürünlerinizin maliyet yapısına göre bu oran çok daha yüksek de olabilir. Sorumlusu olduğunuz işin ekonomik anlamda devam etmesi, maliyet artışlarından gelen artışların fiyatlarınıza yansıtılması ve hedeflenen satış miktarının gerçekleştirilmesine bağlıdır. Devamlı fiyat artış baskısı altında çalışmak kolay değildir. Satış ekibinin birinci gündemi fiyat yönetimi olur… piyasada “pazar payı” yanında “stok payı” da konuşulur hale gelir. Bir markette ürün stoğunuz yüksekse market sahibi / yönetiminin de desteğiyle en çok satan sizin ürününüz olacaktır. Raf sıra sayınız artar, mağaza içi sergilemede öne geçersiniz… Ancak unutmayın ki sadece fiyat avantajıyla rakibiniz de sizin satışlarınızı zorlaştırabilir. 

Genellikle global şirketlerde Türkiye, Avrupa bölgesine bağlıdır. Satış fonksiyonlarının ortak toplantılarında Avrupa’nın diğer ülkelerinin gündemi satış elemanlarının yetkinliklerinin geliştirilmesi, takım satışı, yaratıcı satışçılık vb konular olurken, maalesef bizim gündemimiz her ay %5 ile %10 arasındaki fiyat artışlarını nasıl gerçekleştirdiğimizin anlatılması olurdu… 

Yüksek enflasyon ortamında değişim tüketici davranışlarından başlar… bir sonraki mal alımının daha yüksek fiyatla olacağını düşünen tüketici kendisini enflasyona karşı korumak için, bütçesine göre, daha büyük ambalaja ve stoklu alıma yönelir. Bu ihtiyaca cevap vermek için Pazarlama birimlerinin hızla büyük ambalajlara, ekonomik promosyon paketlerine ağırlık vermesi gerekir. 

Bu dönemde en zor iş satış birimlerinindir… dağıtım kanalları (bayiler, distribütörler, marketler vb) aynı tüketiciler gibi uygun fiyatlı olduğunu düşündükleri ürünleri daha fazla alarak stoklarını artırmak isterler. Bu durum ilk anda bir satış yöneticisinin, satış hedeflerinin kolayca tutması bakımından oldukça hoşuna gider. Ancak takip eden ayda eğer bu stoklar boşalmadıysa %5 daha yüksek fiyatlı ürününü satacak müşteri bulmakta çok zorlanır… Rakiplerin de ataklarıyla dağıtım kanallarında oluşan stokları hareketlendirmek için, ek maliyet yaratacak, akış iskontoları vb promosyon uygulamaları gerekir. Aksi durumda iş, piyasa tabiriyle “bir ay boş bir ay dolu” ya döner ki bu istikrarsız yapı hiç arzu edilen bir şey değildir. 

Ekonomideki istikrarın bozulması ve belirsizlikler piyasa risklerinin de artmasına neden olur. Vade uyumunu (mal / hizmet alınan vade ile satış vadesinin uyumu) yakalayamayan bir işyeri aradaki farkı işletme sermayesi artışı olarak ödemek durumundadır. Özkaynakları yetersiz olan bir işletmeci bu ihtiyacını kredi alarak karşılamaya çalışacaktır. Kar oranları kredi maliyetlerinin karşılanmasına uygun olmayan işletmeler ileride nakit akışı sıkıntısına girerek zor anlar yaşayabilirler.

Artan müşteri risklerinin tersine, yükselen satış fiyatlarına ve stoklu çalışma arzusunun da sonucu olarak müşteri kredi limitlerinin de güncellenerek artırılması gerekir. Sürekli artan limit ihtiyacının karşılanması için bankalardaki ipotek vb teminatların da piyasa koşullarına göre devamlı güncellenmesi gerekir. Müşteri kredi limitlerinin zamanında güncellenmemesi halinde ya satıştan vazgeçeceksiniz ya da gerekli şirket içi onayları alarak limit aşımı yapacak, müşteri riskini artıracaksınız…

Neresinden bakarsanız bakın, ister iş sahibi, ister profesyonel çalışan olun belirsizliklerin arttığı  zor bir döneme girmiş durumdayız. Bu dönemde işimizi devam ettirmek için aşağıdaki 5 faktör çok önemlidir;

1. Temel işimize odaklanmalıyız

2. Şirket nakit akışını olumsuz etkileyecek büyük yatırımlardan uzak durmalı, varsa devam eden yatırımları tekrar gözden geçirmeliyiz

3. Giderlerimizi kontrol etmeli, tasarruf sağlamalıyız

4. Piyasa risklerini yakından takip etmeli,, gerekli aksiyonları zamanında almalıyız

5. Ürün ve / veya hizmet politikamızı gözden geçirmeli, tüketici / müşteri beklenti ve ihtiyaçlarına hızla cevap vermeliyiz.

Evet Sevgili Arkadaşlar, grafiğimizde de görüldüğü gibi, iktidarın yanlış ekonomi politikasıyla birlikte, bir anda yüksek enflasyon sarmalına girmiş durumdayız. Ülke olarak hiç hak etmediğimiz bu durumun olumsuz etkilerini ve ayakta kalmak için yapılması gerekenleri anlatmaya çalıştım… Tabii ki daha önce gördüğümüz bu filmi tekrar görmek, içinde yaşamak çok acı. Ümit ederim ekonomik ve sosyal etkileri daha fazla derinleşmeden bu yanlışlardan en kısa zamanda dönülür.

Join The Discussion